KİRPİ VE YAVRULARI

    Keşke bu odayı seçmeseydi. Annesinin ve babasının odasına en uzak oda buydu. Büyük diye burayı seçmişti. Kitapları, oyuncakları, yatağı, giysileri, formaları, basket topu, filesi… Ama pişman oldu. Gece yatmaya gelince bir korku kapladı yüreğini. Ev halkından uzak olmak hiç hoşuna gitmedi.

    Daha önce burası misafir odası olarak kullanılıyordu. Kardeşi ile küçük odayı paylaşmak istemeyen kendisiydi.  Daha ilk günden ‘’pişman oldum’’ diyemezdi.

    ‘’Uyumalıyım’’ dedi. Gözlerini kapatıp, gökyüzündeki yıldızları saymaya çalıştı. Bir hışırtı duydu.

    Gözlerini açtı. Evet evet hışırtı geliyordu. Kalkıp ışığı açmaya korktu. ‘’Annneeeee’’ diye bağırsa mıydı?

    Utandı . bağırmak istemedi. Bir süre sessizce dinledi. Uyuyakalmıştı.

    Ertesi gün bu durumdan hiç kimseye bahsetmedi. Gece olunca kardeşine, ‘’Seninle uyuyabilir miyim?’’ diye sordu.

    ‘’Hayır!’’ cevabını alınca odasına gitti. Bu kez ışığını kapatmadı. Evet kesinlikle ses geliyordu. Tam da gardrop ile duvar arasında üstüste konmuş eşya dolu  poşetlerin olduğu bölgede. Onlar neydi acaba?

    Kendi eşyası değildi. ‘’Ah anne yaaaaa… İlle de eşya koyacak bir köşe buluyorsun.’’ diye geçirdi içinden.

    Dinledi, dinledi. Hışırtı olduğuna emindi. Yatağından kalkıp, Anne, babasının yatak odasının kapısına gitti. Işıkları yanmıyordu.  Uyandırmak istemedi. Geri döndü.

    ‘’Belki de pencere açık olduğundan, rüzgar poşetlere vuruyordur ve hışırtı oluşuyordur’’ diye düşündü. Pencereyi kapatıp, yatağına gitti. Kulağını dört açtı. Uzun süre dinledi. Hışırtı var mıydı, yok muydu, emin olamadı. Uyuyakalmıştı.

    Yine hiç kimseye bahsetmedi. ‘’ Tek başına uyumaya korkuyor musun?’’ diye düşünebilirler diye çekiniyordu.

    Azadların evi ormanın içindeydi. Geniş bahçesi olan üç katlı bir evdi.  Gomar’ da evler dağınıktı. Ormanlık alanın içinde görünmezlerdi. Geceleri ışıklar farkedilirdi. İşte o zaman oranın bir köy olduğunu bilebilirdiniz. Köy demek de doğru değildi aslında. Çünkü şehirle birleşmişti.

    Kalabalık bir evde yaşıyordu  Azad.  Ağabeyi,  annesi ve babası ile zemin katta. Orta katta ninesi, dedesi, halası ve küçük amcası. Üst katta ise büyük amcası ve çocukları oturuyordu. Her katta üç oda, iki banyo , mutfak, kiler, çamaşır odası vardı. Geniş koridorlar odaları biribirinden uzak tutuyordu. Çamaşır odasının kapısının solunda üst katlara çıkan merdivenler vardı. Sağında ise  ikinci banyo ve banyonun sağında Azad’ın seçtiği oda. Bu oda , adeta bağımsız bir daire gibiydi.

    Bu ev yamaca yapıldığı için, zemin kattan üst katlara çıkış olduğu gibi, orta ve üst  kata da dışarıdan giriş vardı.

    Azad iki gece geçirmişti yatağında ama hala alışamamıştı. Korktuğu için mi ses duyuyordu. Yoksa gerçekten bir hışırtı var mıydı, bundan da emin değildi.

    Yine ışığını kapatmadan uyumaya çalıştı. Bu kez kitabını aldı. Kitap okurken ses falan düşünmeyeceğini biliyordu.

    Okudu, okudu…. Sonunda uyuyakaldı. Gece bir hışırtı sesiyle uyandı.   Karanlık koridorda koşarken ayağını  üst kat merdivenlerinin çıkış kapısına çarptı. Anne ve baabasının odasına bir atlayışta daldı.

    ‘’ Çok özür dilerim anneciğim, babacığım. Kapıyı çalmadan girdim.  Benim odamda, üstüste koyduğun eşyaların altından ses geliyor sürekli. Üç akşamdır duyuyorum. Odamda uyumaya korkuyorum.’’ dedi.

    Anne ve babası kalktı. Şaşırmışlardı. Azad’ı yatağa oturtup, dinlediler. Sonra birlikte, odaya gidip, köşedeki yük poşetlerini kaldırdılar.  Bir de ne görsünler?

    Bir anne kirpi ve beş yavrusu.

    Çok şaşırdılar. Kirpi burada yavrulamıştı. Azad’ın babası iş eldivenlerini giyip, bir havlu yardımıyla,  kirpiyi ve yavrularını ,bir leğenin içine koydu. Belli ki  anne kirpi aç kalmıştı. Hemen biraz yeşillik ve bir tas su da koyup, kirpileri  bahçedeki boş kulübenin içine bırakıp kapısını kapattılar.

    Ertesi sabah Azad uyanır uyanmaz, bahçeye koştu.  Kirpiler oradaydı. Bir iki gün suyunu değiştirip bol yeşillik koydular kulübenin içine. Onları kontrol etmek ve izlemek  Azad, kardeşi ve kuzenleri için bir eğlence haline gelmişti. Ses çıkarmadan uzun süre izliyorlardı. İlk defa bir anne kirpinin yavrularını emzirmesine tanık oluyorlardı. Yavru kirpilerin hızla büyümesini gözlemlemek çok keyifliydi.

    Azad’ın annesi bir akşam, ‘’ Kulübenin kapısını yarın açık bırakacağım. Yavrular artık yeşillik yiyebiliyor ve rahatça dolaşabiliyorlar. Onları hapsetmek artık doğru değil.’’ dedi .

    Bu sözler  çocukların hoşuna pek gitmedi.  Azad’ ın kardeşi:

    ‘’Anne  onlar hemen gider mi? bir daha görmeyecek miyiz?’’ diye sordu. Annesi, ‘’Bilmem belki evlerini yakına yaparlar ve biz onları zaman zaman görürüz’’ diye yanıtladı.

    Sabah kulübenin kapısını açıp uzaktan izlemeye başladılar. Uzun süre kulübeden çıkan olmadı. Bir süre sonra anne kirpi çıktı. Çitlere doğru gitti, gözden kayboldu. Uzun süre görünmedi.

    Çocukların okul saati gelmişti. Eve dönüp hazırlıklarını yaptılar. Okula giderken tekrar kulübeye baktılar. Yavrular ordaydı.

    Okul dönüşü kulübe boştu. Ev halkına tek tek sordular. Kimse yavruların gidişini görmemişti.

    Hava kararana kadar ara ara gidip baktılar. Kirpilerden ses seda yoktu.

    Azad yatağına uzandığında hışırtı duymak istediği bir köşe aradı. Uzun süre etrafı dinledi. Ses yoktu.

    Üzülmüştü. ‘’Belki anne kirpi hamile olduğunda tekrar gelir.’’ diye düşündü ve yavru kirpilerin de bir gün anne kirpi gibi odasına gelebileceklerini hayal edip uyudu.