KAPLANGÖZÜ
Anneannem sık sık büyük balkonumuzdaki ferforje çiçekliğin üzerindeki çizgili taşın yanına oturup, onu yumuşacık elleriyle okşuyordu.
Çocukluğumdan beri taşı severken çok gördüğüm için kanıksamıştım.
‘’Kaplangözüm’’ derdi ona. İsmi bile vardı bizim evde.
O taşı anneanneme benzetirdim. Narin, neşeli, renkli ve bir yanı da hüzünlü.
Dedem ben doğmadan vefat etmiş. Anneannemi çok severmiş. Öleceğini hissettiği zaman anneme:
‘’Anneni yalnız bırakma kızım. O bana çok alışık. Yalnız yapamaz .’’ demiş.
Annem de çalıştığı için, onu bahçeli evinden alıp bizim apartmana getirmiş. Aslında bu durumdan memnun değil. Çünkü onun toprakla uğraşmayı çok sevdiğini biliyor.
Anneannem taşını severken kendi kendine söyleniyor.
‘’Kaplangözüm, şirin sözüm, Koca Adamdan geriye kalan arkadaşım..’’
Bir gün hikayesini dinlemek istedim taşın.
‘’Aralık ayının ikisi,
Dedenle evliliğimizin yirmi beşinci senesi.
Çok severdim , eski tarihi,
Gezdirirdi vakit buldukça beni.
Çanakkale ili, Ayvacık ilçesi,
Behramkale Köyü’nün dibi.
Assos Antik Kenti,
Küçük bir liman şehri.
Yaşıyormuş insanlar,
Yirmi altı yüzyıldan beri.
Biz de dolaştık, atalarımızın bastığı yerleri.
Kimi zaman bir tapınak,
Bir çeşme kalıntısı,
Kimi zaman bir açıkhava tiyatrosu…
Karşıladı bizi.
Derken yorulduk otele vardık.
Karnımızı doyurduk,
Sahilinde gezmeye çıktık.
Yamaçta bir şey parlıyor,
Merak edip, toprağını sildim,
Çizgili Kaplangözü’nü gördüm.
Çok meraklıydım dağa taşa,
Onu orada bırakamazdım.
Deden kıyamadı bana,
Gidip bir torba bulup,
Taşı aldı yanına.
Oysa çok sevmezdi,
Almak istemezdi.
‘’Ne olduğunu bilmeden,
Evin içine konulmaz.
Önce araştırıp öğren’’
Deyince bana deden,
Bende kolları sıvadım,
Fotografını yolladım,
Jeoloji Derneği’ne.
İşte onlar dedi bana,
‘’Kaplangözü taşın adı.
Parlak, ipeksi ve camsı.
Yüzyıllardır yapılmakta,
Kadınlara binbir takı.’’
Çok çalıştık dedenle biz,
İlçe ilçe şehir şehir.
Emekli olunca ikimiz.
Oldu bahçeli bir evimiz.
Şimdi dedenden geriye,
Anılarla, Kaplangözü.
Bırakamadım arkamda,
Sanki sevgimizin izi.’’