NAZLI SOLGUN
DEDEMLE BAŞIM DERTTE
Birinci sınıfın birinci dönemini, okulda, oldukça keyifli geçirdim. Hem oynadım hem de öğrendim. Okumaya geçmiştim bile. Ne olduysa ara tatilden sonra oldu. Korona denen hastalıktan dolayı uzaktan eğitim başlatıldı.
Önceleri televizyondan eğitim almaya başladık.
Annem ve babam çalıştığı için beni alt kata, dedemlere bırakıyorlar. Ders saatlerimi kaçırmamam gerektiğini sıkı sıkı tembihliyorlar.
Dedem de benimle televizyonun karşısına oturuyor, dersi dinlerken heyecanlanıyor, eline defter alıp yazıyor.
Benim yazdıklarıma da karışıyor:
– ‘y’nin kuyruğu yukarıda kalmış, ‘k’nin kanatlarını küçük yap…
– Ya dede öğretmenim böyle öğretti.
-Ama bak televizyondaki yazıya. Benim yazdığım gibi.
Onun dediklerini yapmaya çalışırken, televizyondaki öğretmenin söylediklerini anlayamıyorum.
Neyse ki EBA’ dan canlı ders yapacak öğretmenimiz. Arkadaşlarla görüşüp, konuşabileceğiz. Konuları daha iyi öğreneceğim. Öğretmenimiz sık sık oyun da oynatır.
Bir de yeni bilgisayar alındı benim için. Dedemlerdeki masama yerleştirildi.
O sabah hecanla uyandım. Güzelce giyindim.kahvaltımı yaptım. Annem beni yine alt kata indirdi.
Zili çaldık. Dedemi karşımda görünce şok oldum. Takım elbise giymiş. İçine beyaz bir gömlek. Bir de traş olmuş. Parlıyor.
-Dedeeee, benim dersim.
-Biliyorum.
-Sen niye böyle giyindin o zaman?
-Sana yardım ederim.
-Ben yardım istemiyorum ki.
-Öğretmen soru sorduğunda bilemezsen ayıp olur.
-Okulda da bazen bilmiyordum. Hiç ayıp olmuyordu.
-O zaman biz yanında yoktuk.
Ders başlar başlamaz, dedem ekranın karşısına geçti.
-Dede biraz çekil, ben görünmüyorum.
Neyse ki kenara kaydı. Bütün çocuklar ve bazı aileler ekranda göründü.
Gürültü bir anda kesildi.
Öğretmenimiz:
-Sesleri kapattım. Beş dakika konuşacağım. Sonra sizlere de söz hakkı vereceğim. Parmak kaldırmanız yeterli, dedi.
Dedem de benimle birlikte ‘’Tamam öğretmenim’’ diyor.
Öğretmenimiz, uzaktan eğitim hakkında konuştu. Bizi çok özlediğini söyledi. Sonra sorusu olanlara söz hakkı verdi.
O da parmak kaldırıyor. Öğretmene soru soruyor.
-Ödev verecek misiniz öğretmenim?
Neyse ki öğretmenim sakin sakin bütün soruları cevapladı.
Birinci dersin sonuna geldik.
Öğretmenimiz:
-Lütfen bundan sonraki derslerde çocukları yalnız bırakın. Aile üyeleri mümkünse başka odaya geçsin, dedi.
Dedem oldukça bozuldu bu duruma. Kendi kendine söylendi.
Başka odaya gitmedi. Ekrandan görünmeyecek şekilde yana oturdu. Başka çocukara sorulan sorulara, o da cevap veriyor. Sesimiz kapalı olduğu için sadece ben duyuyorum.
Bana söz hakkı verildiğinde, bilgisayarın sesini açmak zorunda kalıyorum.
O da konuşuyor benimle birlikte. Herkes duyuyor tabi. Öğretmen sürekli uyarıyor.
-Sevgili veliler, lütfen çocuklara müdahale etmeyin. Onlara düşünme fırsatı verin. Ben onlara güveniyorum. Siz de güvenin. Ev ortamınız uygunsa başka odaya geçin.
Uygun. Hem de çok uygun. Evde bir salon ve iki oda daha var. Gitmek istemiyor.
Sınıftaki diğer çocuklar söz hakkı aldığında çoğunlukla kimsenin ailesinden ses gelmiyor.
Bizde durum hiç değişmedi. Dedem takım elbisesiyle her gün önce ekranın karşısına geçiyor. Sonra yan tarafa oturup, soruları cevaplıyor. Öğretmen de pes etti artık. Eskisi kadar sık uyarmıyor.
Resim dersinde öğretmenimiz, kağıdın alt kısımlarına yakın olan cisimleri, üst kısımlarına ise uzaktakileri çizmemizi söyledi. Yakında olanlar büyük, uzakta olanlar küçük görünürmüş. Buna dikkat etmemizi istedi.
Bizden bu konu ile ilgili bir çalışma istedi ve derse ara verdi.
Dedem de bir kağıt alıp, masaya oturdu.
Benim çizdiklerimi beğenmiyor.
-Gel birlikte yapalım.
– Hayır! Tek başıma yapmak istiyorum.
-Ama öğretmenin istediği gibi yapmıyorsun.
-Yapıyorum dede.
-Arkada çizdiğin ağacı büyük çizmişsin.
-Hayır küçük çizdim.
-Büyük!
-Küçük!…
Ders başladı biz tartışıyoruz.
Resmimi gösterdim. Çok beğendi öğretmenim. Tebrik etti beni. Ama dedemin fısıltılarını da duydu.
-Ömer, dedenin yaptığı resme de bakabilir miyim?
-Dedeeee getir resmini, öğretmenim bakacakmış.
-Çok güzel olmuş. Çok başarılı bir derinlik vermişsiniz. Teşekkürler Ömer!in dedesi.
Dedem de öğrenci oldu artık.