SÜMER MASALLARI SERİSİ 6
AY VE DÜNYA
Bir varmış, bir yokmuş,
Evvel zaman içinde,
Kalbur saman içinde,
Develer tellal olmadan,
Pireler berber olmadan çok önce,
Fırat ve arkadaşları uzay gemisinin içini gezerken, gemi birdenbire havalanmıştı ve Niburu’dan uzaklaştıkça uzaklaşmıştı.
Çocuklar bir süre anne babaları ile görüşmüş sonra sinyal kesilmiş, anne babalarının sesi de kesilmişti.
Laluh çocukların ailelerine haber vermek istemişti fakat uzay gemisinin ses alıcı ve vericilerinde bir sorun vardı. Bu nedenle ailelerle iletişim sağlayamamışlardı.
Laluh, Dünya’ya iniş yaptıklarında sorunu gidermeye çalışacağını söylemişti. Çocuklar bir an önce iniş yapmak istiyorlardı. Aileleri onları merak etmişlerdir diye huzursuzdular.
Ne kadar uyuduğundan emin değildi Doruk. Gözlerini açtığında Ay çok yakınlarındaydı. Hemen “Uyanın uyanıııııın’’ diye bağırarak odaların kapısını çaldı. Çocuklar uyandılar. Fırat’ın odasında toplanıp Ay’ı incelediler. Bulut, “Yukarı çıkalım. Hem veri toplayıcıdan, hem de Laluh’tan daha çok bilgi öğreniriz.’’ dedi.
Kahvaltı yapmadan sürüş kabinine gittiler. Laluh, ana ekranı Ay’ı incelemeye yönlendirmişti. Ekrandaki yazıları okuyan Royem, ‘’Ay’da da buz kristalleri varmış.” dedi. Ekranda kocaman bir krater belirdi. Royem, ‘’Ne kadar büyük bir çukur!’’ dedi hayret ederek. Laluh, ‘’Evet, oldukça büyükmüş.’’ dedi.
Ekrandan kraterle ilgili bilgiler akıyordu. ‘’85 kilometre çapında bir krater saptandı. Kraterin çevresinde çeşitli büyüklükte taşlar ve kayalar saptandı.’’ Laluh teleskobu büyük bir kayaya yöneltti. Ekrana kaya ile ilgili bilgiler geldi.
Çocuklar mutfağa karınlarını doyurmaya gittiler. Pencereden krateri rahatça görebiliyorlardı. Laluh, gemiye ayın etrafında tur attırıyordu. Ayın karanlık yüzüne doğru gidiyorlardı.
Sürüş kabinine geri dönen çocuklara Laluh, “Bu kısım Güneş ışığını almadığı için karanlık. Bu kadar gözlem yeter. Gidelim.’’ dedi. Veri toplayıcıya Dünya gezegeninin rotasını tuşladı. Teleskoplar Dünya’ya odaklandı.
Ekranda çeşitli rakamlar ve sözcükler akmaya başladı.Laluh, “Dünya’nın büyük bölümü sulardan oluşuyormuş çocuklar. Niburu’ da yaptığımız çalışmalarda Dünya’da su olduğunu saptamıştık ama bu kadar çok su olduğunu kimse tahmin edemezdi. Su buharı, bu gezegenin atmosferini koruyordur. Bu da canlı çeşitliliğinin fazla olduğu anlamına gelebilir.’’ dedi.
Fırat, “Toprak çok mu az?’’ diye sordu. Laluh, ‘’Hayır, yeteri kadar toprak var.’’ dedi. Çocuklar camdan Dünya’yı izliyordu. Başlangıçta mavi olan gezegene yaklaştıkça, yeşil kahverengi, gri alanlar daha net fark ediliyordu.
Laluh, geminin hızını oldukça düşürmüştü. ‘’Daha çok yaklaşmadan Dünya’nın etrafında bir tur dönelim çocuklar.’’ dedi. Çocuklar ne olduğunu anlamak için Laluh’un etrafında toplandılar.
‘’Burada ne tür canlılar var? Bu canlılar tehlikeli mi? Yanardağ patlamaları var mı? Gemiyi suya mı karaya mı indirmeliyim? Kısacası detaylı bir inceleme yapmam gerek. Şu an veri toplayıcı bilgileri işliyor. Otomatik pilota geçirdim gemiyi. Haydi mutfağa gidip bir şeyler yiyelim’’ dedi Laluh.
Mutfağa gittiler. Royem kendine ton balıklı sandviç ısttı, diğer çocuklar da sebzeli niburger. Laluh türlü yemek istemişti. Hepsi içecek olarak buzlaşmış burolalarını ısıtıp, cam kenarındaki bir masaya oturdular.
Yemek yerken kuzey kutbunda oluşan auroraları izlemek muhteşemdi. Işıklar adeta dans ediyordu.
Ne ilginç bir gezegendi Dünya. Tam masadan kalkacaklardı ki uzaklardan Dünya’ya doğru gelen küçük bir meteorun atmosferde parçalanışını da izlediler. Işıklı bir gösteri gibiydi.
Sürüş kabinine gittiklerinde Laluh, veri toplayıcının hazırladığı raporu okudu. Dünya’ da bulunan okyanusların, denizlerin, göllerin, akarsuların ve yer altı sularının miktarını okudu. Karaların bulunduğu yerleri ve miktarını okudu. Dağların yüksekliklerini, ovaların ve çöllerin bulunduğu yerleri ve genişliklerini okudu. Sayılar çok büyük olduğu için çocuklar tam anlayamadı.
‘’Sularda iki yüz kırk bin canlı türü belirlemiş veri toplayıcı. Bu canlıların en büyüğü, otuz iki metre ile mavi balina imiş.’’ dedi Laluh. ‘’Edestus ve talatoarkon gibi deniz canlıları görünürde yok. Bu iyi.’’ dedi. Onlar Niburu’nun en tehlikeli deniz canlıları idi. Dünyadaki en tehlikeli deniz canlılarını okudu. ‘’Balina, köpek balığı, timsah, ahtapot, denizanası, taşbalığı, aslan balığı, balon balığı…’’
Fırat bunlar Niburu’da da var. Farklı olan bir şey yok mu? dedi. Laluh, ‘’Çok fazla tür var. Mutlaka farklı canlılar da vardır.’’ diye karşılık verdi.
Bulut, ‘’Peki ya karada, karada canlı yok muymuş?’’ diye sorunca, Laluh cevap verdi. ‘’Karada yaklaşık otuz bin canlı türü varmış. En büyük hayvan fil. Yedi metre uzunluğa, dört metre yüksekliğe erişebiliyormuş.’’ Ekrandan görüntüleri çocuklara izletiyordu. Fil Niburu ‘da yoktu. Filler hortumlarını elleri gibi kullanıyorlardı. Bu durum çocuklara çok ilginç gelmişti. Yavru filleri ortalarında tutuyorlardı. Belli ki tehlikelerden korumaya çalışıyorlardı.
Fırat, ‘’Tehlikeli mi bu hayvan acaba?’’ diye sordu. Laluh, rapordaki tehlikeli kara canlılarını okudu. ‘’Aslan, kaplan, çita, kurt, yılan, akrep, kene….’’ ve daha birçoğunu ama aralarında fil yoktu. Bir süre fil ailesini incelediler. Oldukça sakin görünüyorlardı.
‘’Acaba budovlar buraya kadar gelebiliyorlar mı?’’ dedi Fırat. ‘’Hayır.’’ dedi Laluh. ‘’Budovların yaşadığı Dekuno gezegeni Niburu’dan da ötede. Budovlar hörgüçlerine doldurdukları oksijeni en çok üç gün içinde tüketirler. Bu yüzden sadece en yakın gezegen olan Niburu’ya kadar gidebilirler.’’
‘’Dünya, Niburu’dan daha az tehlikeli galiba’’ dedi Doruk.
Bu arada Laluh gemiyi nereye indireceğine karar vermişti. Afrika kıtasının güneyinde bulunan Kalahari Çölü’ne. Burası dümdüz bir platoydu aslında. Çok az olan bitki örtüsü çöl gibi görünmesini sağlıyordu. Gemiden etrafı çok iyi gözlemleyebilirlerdi. Ne gibi tehlikeler olabileceğini rahatça anlayabilirlerdi.
Laluh, “Dünya’da yer çekimi Niburu’ya göre daha az. Bu yüzden yumuşak bir iniş olacaktır. Gene de koltuklara oturup, kemerlerinizi bağlayın. Toprağın yapısını tam bilmiyoruz.’’ dedi ve Kalahari’nin koordinatlarını bilgisayara işledi.
Gökten üç elma düştü. Biri bu masalı yazanın başına, biri bu masalın kahramanlarının başına. Biri bu masalı okuyanların başına.