Bir varmış, bir yokmuş,
Fırat’ın yapacak işi çokmuş,
Kapmış, gelmiş, kalemini, defterini,
Gah çizmiş, gah yazmış, gah okumuş.
Derken, Fırat harika bir, masal anlatıcısı olmuş.
BİRİNCİ GÜNÜN MASALI
(DEVLER VE VİRÜSLER)
Bir gün Fırat, devleri merak etmiş. Devlerin Sarı İn Mağarası’nda saklandığını duymuş ve babasından kendisini o mağaraya götürmesini istemiş. Babası: ‘Hayır oğlum, oraya gidemeyiz. Devler çok büyük yaratıklar. Bir kötülük yaparlarsa, onlarla başa çıkamayız.’ demiş.
Fırat, büyüklerden devlerle ilgili çok şey duyuyormuş. Kimi onlar dolaşırken yerin titrediğini, kimi bir devi kayaları iterken gördüğünü, başka biri devin bulutları tarlasına doğru ittiğini anlatırmış. Ama bütün bunlar Fırat’a çok da korkunç gelmiyormuş.
Bir gün ” korona” diye bir hastalıktan bahsetmeye başlamışlar. Çok bulaşıcıymış. Hastalığın yayılmasını önlemek için okullara ara verilmiş. İnsanların, biri birlerine iki metreden yakın durmamaları gerektiği anlatılmış. Yaşlıların sokağa çıkması yasaklanmış.
Fırat, babasına koronanın nasıl bir hastalık olduğunu sormuş. Babası ona virüs diye gözle görülemeyecek kadar küçük bir varlığın, insanların burnuna ve boğazına yerleşerek, onları hasta ettiğini söylemiş. Hasta olan insanların da çevresindekilere hastalığı bulaştırdığını anlatmış. Bu yüzden insanlar biri birlerine yaklaşmamalıymış.
Fırat: ‘Peki babacığım, gözle görülemeyecek kadar küçük ise, kim görebiliyor bu virüsü? diye sormuş.Babası da,’ Bilim insanları, mikroskop denen bir alet ile, onları görebiliyorlar. Mikroskop, virüsleri büyüterek, onları görünür hale getiriyor’ demiş.
‘’Peki baba, bu kadar küçük birinin bize bulaşmasını engelleyemez miyiz?’’ diye sormuş Fırat. Babası da: ‘ Ellerimizi sık sık sabunla yirmi saniye boyunca ovarak yıkamalıyız. Ayrıca ellerimizi yüzümüze gereksiz yere dokundurmamalıyız. Hasta insanların yakınında durmamalıyız. Böylelikle virüsün bize bulaşmasını engellemiş oluruz’ demiş.
O günden sonra Fırat ellerini sık sık yıkamış. Yüzüne, gözüne dokunmamaya dikkat etmiş. Aslında ülkenin bütün çocukları ellerini sık sık yıkamayı öğrenmiş. Fırat da sadece devlerin değil gözle görülemeyecek kadar küçük varlıkların da var olduğunu ve insanlara zarar verebildiğini öğrenmiş. Bilginin ve temizliğin önemini herkes anlamış.
Hastalıklar bitmiş. Okullar açılmış. Fırat heyecanla okuluna gitmiş. Arkadaşlarına ve öğretmenine kavuşmuş. Hem bilgi öğrenmiş, hem oynamış, hem eğlenmiş.
Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.